-

| 0 yorum ]
Sponsorlu Bağlantılar

1923 yılında Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye ekonomisi hızla gelişmiştir. Elimizdeki bilgilere göre Cumhuriyetin ilk yıllarında doların bugünkü değeri ile kişi başına ulusal gelir 250-300 dolar arasında iken, bu gelir 1993'de 2200 dolaylarına yükselmiş, yani ulusal gelirimiz 70 yılda7-8 kat artmıştır. 1950 öncesi rakamlarını çok iyi tahmin edememekle birlikte elimizde 1950 sonrası için oldukça iyi tahminler vardır. Bunlara göre 1950-1993 arasında ulusal gelirin yıllık ortalama artış hızı yüzde 5,6 dolaylarındadır. Kuşkusuz artış hızı yıldan yıla değişebilmektedir. Fakat asıl dikkati çekmesi gereken olay, ulusal gelirdeki artış hızı 1950-1977 arasında ortalama olarak yıllık yüzde 6,6 olmuşken, 1978 ile 1993 arasında bunun yüzde 4,5 dolaylarına düşmüş olmasıdır.
Söz konusu 70 yıllık dönemi iki bölümde incelersek; birinci dönemde (1920-1980) ekonomide içe dönük-ithalat ikamesini(dış-alım yerine yerli üretimi özendirme amaç edilen bir politika uygulanmış, hatta zaman zaman ülkenin dış dünyadan ilgisi neredeyse tümüyle kesilmiştir. İkinci dönem, 1980'de başlamış ve zamanımıza kadar süregelmiştir. Bu dönemde ekonomi dışa açılmış, dışalımı özendiren bir ekonomi politikası uygulanmıştır ve uygulanmaktadır.
İthalat ikamesi ( dışalımdan kaynaklanan yabancı malların ülkede üretilmesini özendiren) politikalarının uygulandığı dönemde ekonomi hızla gelişmiş ise de bütün dönem boyunca zaman zaman dış ödeme güçlüğü, enflasyon gibi sorunlar ortaya çıkmış ve ekonomi duraklama dönemine girmiştir. Her defasında sorunlar içe dönme politikasından ödünler vererek çözülmüş, fakat birkaç yıl sonra yine içe dönülmüştür.
1980 sonlarındaki dışa dönme de aynı nedenlerle olmuştur. Ancak bu kez 1980-1989 arasında ekonomi bu politikayı inatçı bir biçimde sürdürdü. Sonuçta ekonomiyi 50-55 yıl zorluklara sokan dış ödemeler sorunu çözülmüştür. Ama 1994'e kadar son 15 yıldır büyüme hızı eski rakamların 2/3'ü kadar, yılda yüzde 4-5 oranında gerçekleşebilmiş ve enflasyon, 1980'li yılların ortasından sonra yıllık yüzde 50'nin üstüne çıktıktan sonra, bunu aşağıya çekmek olanağı da bulunmamıştır. Ayrıca dönemin başından beri Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı işsizlik, köyü gelir bölüşümügibi temel sorunları çözülememiştir.
Bu bağlamda; 1994 yılları başlarında Türkiye ekonomisi, ekonomiyi iyi izleyenlerce son bir yıldır beklenen, ama ekonomiyi yönetenler tarafından genellikle beklenmeyen bir bunalıma girmiştir. Bunun nasıl biteceği de Nisan 1994'te henüz belli değildi. 26 Ocak 1994 Çarşamba günü tapılan 13,6 oranındaki develüasyon kararına kadar enflasyon dışında her şeyin eskisi gibi devam edeceği sanılmaktaydı. Ekonomiyi yönetenlerin çoğu enflasyonun yükseleceğinden endişeliydi. Fakat döviz fiyatlarının üç ayda yüzde 230 yükseleceği tahmin edilememişti. Hele son yıllarda yüzde 6-8 oranlarında büyümekte olan ulusal gelirin büyümesinin hızla azalacağını, faiz oranlarının yüzde 100'den fazla yıllık yüzde 1000 düzeylerine yükselebileceğini, endüstri ve ticaretin durma noktasına ge...
Dökümanı bilgisayarınıza indirmek için buraya tıklayınız.

0 yorum

Yorum Gönder