-

| 0 yorum ]
Sponsorlu Bağlantılar


Merkezi sinir sistemini ağır şekilde etkisi altında tutan, insanlara, hayvanlardan geçen bir hastalıktır. Günümüzde bile ölümlere sebep olmaktadır. Etkeni, “Rhabdovirus” lar grubundan olan bir RNA’ lı virüstür. Bu virüs, kuduz hayvanların salyasında bulunur ve genellikle ısırılma suretiyle bulaşır. Virüs, diğer memeli hayvanlara vampir yarasadan geçmiştir.

Hastalığın kuluçka süresi, 8 yıldan 2 yıla kadar değişebilir. Fakat ortalama 40 gündür. Bu esnada, kuduz aşısı veya anti serumu yapılırsa, hastalık belirti vermeden önlenebilir. Klinik belirtiler ortaya çıktıktan sonra aşıdan fayda beklenemez.

HASTALIĞIN GELİŞİMİ VE SEBEBİ:
* İlk olay, virüsün deriden veya mukozlardan vücuda girmesidir. Burada çoğalır ve sinir uçlarından içeri girip, sinir yolunu takip ederek merkezi sinir sistemine ulaşır. Fakat hastalığın yayılmasında bunun pek bir önemi yoktur.
Beyinde hemen sadece gri cevherde çoğalan virüs yeniden otonom sinirler yolu
ile tükürük bezleri,böbrek,böbrek üstü bezi,akciğer,karaciğer,deri ve kalp gibi
organlara ulaşır. Virüsün tükürük bezine ulaşması hastalığın salya ile bulaşmasına
neden olur.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ:
* Kuduz bir hayvan tarafından ısırılıp tedavi edilmeyen bir insanda ilk belirtiler kuluçka devri bittikten sonra bir ila dört gün sürebilir.
* Bu belirtiler; ateş, baş ağrısı, kaşıntı, halsizlik, bir takım ağrılar, kusma, öksürük, içine kapanma, korku, çeşitli yüz mimiklerinde değişme, hırçınlaşma.... gibi belirtilerdir.
* Daha sonra huzursuzluk, beş duyuya ait hayaller, kavgacılık, hava akımından, parlak ışıktan, sudan ve görmekten korkma gibi belirtiler gelişir.
* Sudan korkmanın sebebi; yutkunma kaslarının ağrı vermesidir.
* Salyasını yutamayan hastanın ağzı köpürür ve sonuçta felçten ölür.

HASTALIKTAN KORUNMA YOLLARI :
* Esas korunma; bulaştırmada en önemli rolü oynayan başı boş köpeklerin, ortadan kaldırılmasıdır.
* Ev hayvanları, kuduz virüsü ile karşılaşma riski yüksek olan veterinerler, mağaracılar ve hayvan bakıcıları, önceden aşılanmalıdır.
* Şüpheli ısırıklarda yara, bol su ve sabunla yıkanmalıdır.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ :
Tedavinin üç ana prensibi vardır:
1. YARA TEDAVİSİ : Kuduz şüphesi olan hayvan tarafından ısırılan yer,
hemen ilk fırsatta bol su ve sabunla veya tentürdiyot gibi alkollü dezenfektenlerle
yıkanmalıdır. Ayrıca tetanoz aşısı olunmalı veya tetanoz için antibiyotikler alınmaya başlanmalıdır.
2. PASİF BAĞIŞIKLANMA : Kuduz antiserumları ile yapılır.
3. AKTİF BAĞIŞIKLAMA : Ölü kuduz virüsü aşıları ile yapılır.

MENENJ İT

* Beyin zarlarının iltihabıyla oluşan bir hastalıktır. Kafatası zedelenmeleri
veya orta kulak hastalığı sonucu beyin iltihaplanabilir. Kanla gelen mikroplarda özel-likle küçük çocuklarda menenjit yapabilir.
* Menenjite mikroorganizmalar yol açmaktadır. En sık rastlanan mikrop menen-
gokok ismi verilen kahve tanesini andıran bir çift mikroptur.

HASTALIĞIN GELİŞİMİ VE SEBEBİ:
* İnsanların çoğunda menengokoklar sadece boğazda bulunur. Fakat kişinin
rutubet ve soğuğa veya fazla miktarda mikrop istilasına maruz kalması sonucu bu
mikroplar kan dolaşımına geçerler.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ:
* Kuluçka devri 1 – 5 gündür ve belirtileri ani başlar.
* Ateş yükselir, çocuklar havale geçirebilir, deri döküntüsü görülebilir.
* Çok şiddetli baş ağrısı, fışkırır tarzda kusma vardır, hasta ışığa bakamaz
genellikle bacaklarını ve omurgasını gergin tutarak bir yanına yatar.
* Ense sertliği vardır ve hasta boynunu öne eğemez.
* Sırt üstü yatan hastanın bir bacağı karnının üstüne gelecek şekilde bükül-
dükten sonra bacağı dizden açmaya çalışmasıyla çok şiddetli ağrı hisseder. * Hastanın komaya girmesi durumun kötüye gitmesine işarettir. * Kesin teşhis hastanın belinden su alınıp mikroskopta incelemek ve biyokim-
yasal araştırmalar yapmakla konulur.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ:
* Belden alınan sıvıdaki mikroplara uygun olan antibiyotik tespit edilinceye
kadar yüksek dozda penisilin ile tedaviye başlanır.
* Daha sonra uygun olan antibiyotik ile tedaviye devam edilir.
* Bu tedavi hastahanede yapılmalıdır.
* Tedavinin yapılmaması, geciktirilmesi veya yanlış olarak uygulanması
neticesinde şayet hasta ölmez ise istenmeyen bazı sakatlıklar kalır.(Körlük,sağırlık
ve zeka geriliği gibi...)
PARKİ NSON

* Beynin alt kısımlarındaki gri cevher çekirdeklerinin bozukluğuna bağlı bir
sinir sistemi hastalığıdır. Genellikle orta yaş hastalığıdır. Adını, “Titremeli Felç” ola-
rak niteleyen James Parkinson’ dan almıştır.
* Binde bir sıklıkla görülen, müzmin, ilerleyici, tedavisiz iyileşmeyen bir has-
talıktır.

HASTALIĞIN SEBEBİ :
* Temel bozukluk, koordineli hareketleri düzenleyen beyin bölümlerindedir.
* Bu bozukluğu yapan sebep tam bilinmiyorsa; “ Hiyopotil Parkinson ”, se-
bebin belli olduğu durumlarda ise; “ Parkinsonien Sendramlar ” adı verilir.
Bunlar :
1. Geçirilmiş beyin enfeksiyonları,
2. Bazı ilaçlar,
3. Ailevi sebepler,
4. Travma,
5. Zehirlenmeler,
6. Tümörler,
7. Kandaki kırmızı hücrelerin aşırı çoğalması.... gibi durumlardır.

HASTALIĞIN GELİŞİMİ VE BELİRTİLERİ :
* Hastalığın temel belirtileri, titreme, sertlik ve hareketlerin yavaşlamasıdır.
* Titreme ilk ortaya çıkanı olup, başlangıçta tek eldedir. Daha sonra aynı ta-
rafın bacağına veya karşı ele geçebilir. Sıklıkla, hastalıktan vücudun bir yarısı baskın
olarak etkilenir.
* Titreme dinlenirken olup, uyurken kaybolur. Sinirlilik veya yorgunluk, titre-meyi arttırabilir.
* Sertlik veya katılık, boyun kaslarında başlar ve başın gövdeden önde tutulmasına sebep olur.
* Hasta hantallaşır, saatlerce oturur. Hızlı ve küçük adımlarla sendeleyerek yürür.
Monoton bir konuşması vardır.
* Yüzdeki mimik ve jestler silinir, yüz anlamsız bir hal alır.
* Hastada bunama görülür.
* Hastada dakikalarca hatta saatlerce göz kayması meydana gelir ve çok rahat-sızlık verir.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ :
Tedavi üç grupta planlanabilir:
1. Hastayı, faydalı aktiviteler ve zihni faaliyetlerle, içe kapanık ve cemiyetten ayrı ol-
maktan korumaktır.
2. Bu tedavi cerrahi olup, hastanın ızdırabını azaltmak için kullanılır. Hasta bölgenin
elektrik veya alkolle tahribinden ibarettir. Cerrahi tedavilerde titreme düzelir fakat kasılmalarda gözle görülür bir değişiklik olmaz.
3. Bugün Parkinson’ un esas tedavisi olarak ele alınan, ilaç tedavisidir.

GUATR


* Genel olarak tiroit bezinin, iltihabı olmayan, normal fonksiyonlu ve habis olmayan büyümeleri kastedilmektedir.
* Bu tarif yurdumuzda, “ Basit Guatr ” olarak nitelendirilmektedir. Fakat bunun böyle nitelendirilmesi pek te doğru değildir. Çünki bu isim, hekimleri ya-
nıltabilmektedir. Böyle küçümsenen bu hastalık, ilaçla tedavi edilmesi mümkün iken, cerrahi müdahalelerle tedavi edilmek zorunda bırakılmaktadır. Böyle olunca da, zehirli guatr’a ( hipertiroid ) dönüşebilmektedir.
* Guatr bir bölge halkında yaygın olarak bulunursa ; Endemik, tek tük olursa
sparadik guatr’ dan bahsedilir. Bunun en güzel örneği; Kastamonu çevresidir.

HASTALIĞIN GELİŞİMİ VE SEBEBİ :
* Tiroit bezinde, tiroit hormonunun yapımı çeşitli sebeplere bağlı olarak azalırsa, beyinde yer alan hipofiz bezinin tirioidi artar ve bu hormon tirioit bezini büyüterek neticede guatr’ ı meydana getirir.
* Guatr’ ın meydana gelmesinde en önemli sebep, iyot yetersizliğidir.
* En çok denizde uzak ve dağlık yerlerde olacağı gibi, genetik olarak ta bu hastalığa rastlamak mümkündür.
* Yurdumuzda 4 milyon kadar endemik guatr hastası vardır. Endemik guatr iki şekilde görülür; diffüz (yaygın) ve nodüler ( yumrulu ) guatr. Nodüler guatr ol-
dukça mühimdir. Çünki bunların kanser olma ihtimalleri, zehirli guatr haline dönüşme gibi tehlikeleri vardır.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ :
* Boynun genişlemesi veya boyunda bir kitlenin hissedilmesi.
* Yutkunmada ve nefes almada zorluk çekilmesi, ses kısıklığı.
* Nadir olarak kanama, başlıca belirtileri arasındadır.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ :
1. Diffüz guatr : Hastaya ağız yoluyla belirli dozlarda tirioit hormonu verilerek, tirioit bezinin büyümesine sebep olan durumu gidermek amaçlanır. İlaç tedavisinin
cevap vermediği durumlarda ameliyat gereklidir.
2. Nodüler guatr : Hem tehlike potansiyellerinin yüksek oluşu hem de ilaç tedavisine pek iyi cevap vermediklerinden, bunların tedavisi esas itibariyle cerrahidir.

AIDS


HASTALIĞIN OLUŞU VE SEBEBİ :
* Başlangıçta çağımızın vebası olarak bilinen bu hastalık, önce homoseksüel ve uyuşturucu kullananlarda görülmüş, daha sonra kan nakli yapılan 68 yaşındaki bir kadında görülmesiyle AIDS’ in herkeste olabileceği ortaya çıkmıştır.
* Batı ülkelerinde önemli bir sağlık sorunu olan ve hızla yayılan bu hastalık, yurdumuzda da tehlikeli boyutlara doğru yavaş yavaş tırmanmaktadır.
Hastalıktan korunma önlemlerinin alınması ve hastalık ile mücadele edilmesi önemli sağlık politikalarımızdan birisidir.

HASTALIĞIN SEBEBİ :
* “Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Hastalığı” anlamına gelen kelime-lerinin baş harflerinden oluşan HIV virüsünün bulaşmasıyla meydana gelir.
Afrika’da bu virüsü taşıyan bir maymun türünden dünyaya yayıldığı bilinmektedir.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ :
• Nedeni bilinmeyen ateş, gece terlemeleri.
• Kısa sürede kilo kaybı, kuvvetsizlik, halsizlik.
• Kuru ve devamlı öksürük.
• Özellikle ağızdaki mantar enfeksiyonu.
• Deri döküntüleri, morumsu veya renksiz lekeler.
• Bağırsak bozuklukları.
• Menenjit.
• Düşünmede durgunluğun olması..... AIDS’ in başlıca belirtileridir.

HASTALIĞIN BULAŞMA YOLLARI :
• Cinsel ilişki ile.
• Aids’ bir kanın, başka bir hastaya nakledilmesiyle.
• Berber makasları, ustura, tırnak makası, saç fırçasıyla.
• Uyuşturucu kullananların aynı enjektörü kullanmaları ile.
Özetle AIDS, kan ve cinsel ilişki ile bulaşan bir hastalıktır. Şu ana kadar
Aids’ in, öksürük, öpücük, yemek kapları, el sıkışma ve giysilerle bulaştığı tespit edilememiştir.

HASTALIKTAN KORUNMA YOLLARI :
• Yabancılarla cinsel ilişkiye girmemek.
• Kan almada veya vermede kan testini yaptırmak.
• Yurt dışından yeni gelmiş ve uzun süre geldikleri ülkelerde kalmış olanları,
Aids taramasından geçirmek.
• Fuhuş yuvalarını kapatmak, gizli olanları da takibe almak.
• Kullanılan enjektörleri mutlaka bir kez kullanıp atmak ( disposıbıl ).
• Halka tek eşliliğin faydaları anlatılmalı.
• Uyuşturucu maddelerle ilgili, gençlere dini ve tıbbi eğitimler verilmelidir.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ :
Tedavisi henüz bulunamayan fakat insanların halen pek ciddiye almadıkları bu hastalığın sonu ÖLÜMDÜR.


SARA


* Genellikle şuur kaybı ile birlikte olan ve nöbetlerle giden bir sinir sistemi hastalığıdır. Bir sara nöbeti, beyin fonksiyonunda kısa süreli bir bozukluk olarak tarif edilebilir.

HASTALIĞIN SEBEBİ :
* Sara’ nın bir kısmının sebebi bilinmez. Bunlar bilhassa çocuklukta başlar. Bi-
linen sebeplerinden bazıları; Kafa yaralanmaları, beyin tümörleri, beyin damar hasta-
lıkları, kan şekeri azlığı, kanda üre artışı, kalp sektesi, bazı ilaçlar ve alkol...dür.

HASTALIĞIN GELİŞİMİ VE BELİRTİLERİ :
• İlk safhada hasta kaşıntı, koku, mide ağrısı gibi hisler duyar.
• Hasta şuurunu kaybeder, ayakta ise düşer
• Hastanın bütün kasları aynı anda kasılır, sonra ise hem gevşer hem kasılır.
• Daha sonra hasta derin bir uykuya dalar.
• Çeşitli şuur kayıpları, hastalığın belirtileri arasındadır.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ :
Tedavi; sosyal, psikolojik ve ilaçlarla yapılır.
• Çocuksa, okula devam etmelidir.
• Yetişkinler, ağır işlerde çalışmaktan kaçınmalıdır.
• Nöbeti teşvik eden faktörlere dikkat edilmelidir.
• Nöbet esnasında hastanın etrafında ateşli, sivri, keskin ve sert cisimlerin bulundurulmamasına özen gösterilmelidir.
Bunların dışında sara, ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılmaktadır.

0 yorum

Yorum Gönder