-

| 0 yorum ]



Bir fikri, bir dâvayı dinleyicilere benimsetmek, onları bu fikre, dâvaya inandırmak için söz söyleme işi ya da sanatı. Bu işi yapan kişiye hatip, söylenene de, yerine göre nutuk, söylev, hitabe denir.
Hitabet, nesir türlerindendir. Ancak işlenen konunun, konuşmanın yapıldığı anda ilgi uyandırması, anlaşılması gerektiğinden, nesrin genel kurallarına bağlı olmakla beraber, bazı özel kuralları da vardır. Söz söyleyen kişinin, söz söyleyeceği toplumu göz önünde bulundurması, anlatımını bu toplumun isteyeceğine göre ayarlanması gerektir. Bu bakımdan hatibin, kelimeleri dinleyicilerinin kültürel durumuna göre seçmesi, hitap ettiği toplumun anlayabileceği kelimeleri, sözleri, deyimleri kullanması gerektir.
Hitabeye, konuşmanın yapılacağı topluma göre değişen hitaplarla başlanır : Yurttaşlar, Sayın dinleyiciler. Vatandaşlar, Arkadaşlar…gibi. Bu çeşit hitaptan sonra ilkin fikir, dâva ileri sürülür. Bu fikir ya da dâva üzerine, dinleyicilerin varması istenen fikrin ve düşüncenin sonucu söylenir. Hatip bunları yaparken, dinleyicilerin zekâsına, hayaline, duygusuna başvurur. Anlatımında çeşitlilik göstermek, dinleyenleri heyecana sürüklemek, onları varmak istediği sonuca ulaştırmak için gereklidir.
Sözle, bir fikri, bir dâvayı dinleyenlere aşılamak işi çok eskidir. İnsanlar, yazıyı bulmadan çok önceleri, sözle bir fikri söylemeyi, inandırmayı uygulamışlardır. Bu bakımdan, yazılı sanat türlerinden önce, sözle bir fikri söyleme türü olan hitabet türü meydana gelmiştir. İlkçağda, toplumlara karşı bu çeşit söz söyleyerek fikir ve düşünce yayma fikri, özellikle Yunan ve Romalılarda yetişen Demosten, Cicero gibi hatipler, söz söyleme sanatının ünlü kişileridir.
Hitabet, sözün konusuna ve söylenme yerine göre başlıca şu çeşitlere ayrılır:
Siyasî hitabet, siyaset konusunda söylenen nutuklardır. Bu çeşit nutuklar, çoklukla millet meclislerinde, siyasî parti toplantılarında, mitinglerde, diplomatik toplantılarda söylenir. İç ya da dış politikayı ilgilendiren konuşmalardır.
Askerî hitabet, komutanların askerlerini cesaretlendirmek için söyledikleri ya da çeşitli askerî konularda söylenen nutuklardır.Dinî hitabet, tapınaklarda din konusunda söylenen nutuklardır.
Hukukî hitabet, mahkemelerde, hukuk konusunda söylenen (savcıların iddianameleri ile avukatların ya da sanıkların savunmaları) nutuklardır.
Akademik hitabet, bilim toplantılarında akademilerde söylenen nutuklardır. Bir bilim adamının bir akademiye kabul edilirken söylediği nutuk, üniversitelerin ya da bilim kongrelerinin açılışında söylenen nutuklar akademik nutuklardır.

| 0 yorum ]


Saint Paul Katedrali (İngilizce: St Paul's Cathedral), İngiltere'nin başkenti Londra'da bulunan bir Anglikan katedrali ve Londra Piskoposu'nun merkezidir. Günümüzde hizmet veren katedral binasının inşa edilişi 17. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Yıklılıp yeniden yapılanlar sayılmazsa, bu katedral Londra'da bulunan beşinci Saint Paul Katedrali'dir. Bugün gerek yerli, gerek yabancı turistlertarafından, kentin en çok ziyaret edilen yerlerinden biridir.
İsim:  441px-StPaulsCathedralSouth.jpg
Görüntüleme: 8115
Büyüklük:  69,8 KB (Kilobyte)


Tower Bridge

Kule Köprüsü (Tower Bridge) İngiltere'nin Londra şehrinde Thames Nehri üzerinde yer alan bir köprüdür


İsim:  800px-Tower_bridge_London_Twilight_-_November_2006.jpg
Görüntüleme: 8322
Büyüklük:  92,0 KB (Kilobyte)



Londra Kulesine yakın olduğu için "Kule Köprüsü" olarak adlandırılmıştır. 1894’te kullanıma açılan köprü, Baskül köprü türü köprülerin en ünlülerinden biridir. Köprü yüksek seviyeden iki yatay yürüyüş yolu ve aşağıdan bir araba yoluyla birbirine bağlanmış iki kuleden oluşur.


Trafalgar Meydanı

Trafalgar Meydanı, Londra'nın merkezinde, National Art Gallery'nin ana giriş kapısının baktığı önemli meydan. Adını, Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz donanmasının Fransız ve İspanyol donanmalarını yendiği Trafalgar Savaşı'ndan alır. İlk adı IV. William meydanıydı. Bugünkü adı George Ledwell Taylor tarafından önerildi.


İsim:  737px-Nelson%27s_Column_Looking_Towards_Westminster_-_Trafalgar_Square_-_London_-_240404.jpg
Görüntüleme: 7776
Büyüklük:  50,9 KB (Kilobyte)



1820'de IV. George tarafından alanın düzenlenmesi için dönemin peyzaj mimarlarından John Nash görevlendirildi. Charing Cross bölgesinin yeniden yapılandırılması planı doğrultusunda, Nash Trafalgar meydanı'ndaki pek çok binayı yıktırdı. Meydanın bugünkü son haline ulaşması ise 1845 yılında ingiliz mimar Charles Barry'nin yaptığı çalışmaların sonucu oldu.
Buckingham Sarayı

Buckingham Sarayı, İngiliz kraliyet ailesinin Londra'da oturduğu saray. Westminster'da bulunan saray, adını 18. yüzyıl başlarında Buckingham dükleri için yapılan evden alır. III. George'un 1761'de eşi için satın aldığı ev kraliçenin evi olarak anılmaya başladı.
Günümüzde sarayın bahçe yönündeki batı cephesi büyük ölçüde korunmuştur. Caddeye bakan doğu cephesi ise 1913'te Sir Aston Webb'in tasarımına göre, Kraliçe Victoria Anıtı'na bir arka plan oluşturacak biçimde yeniden düzenlenmiştir. Victoria burada oturan ilk hükümdardır. Buckingham Sarayı'nda 603 oda vardır

İsim:  800px-Buckingham_Palace_-London-18Aug2008-4c.jpg
Görüntüleme: 8063
Büyüklük:  84,8 KB (Kilobyte)


| 0 yorum ]


Atatürk gerçek bir Fransız İhtilali devrimcisidir. Fransız ihtilali ile gelen yeni akımları aynen benimsemiş yeni kurulacak olan devletlerin bu ilkeler ışığında kurulması gerektiğini düşünmüştür.

Atatürk’ün Fikir Dünyasına Etki Eden Fikir ve Düşün AdamlarıAtatürk’ü etkileyen en fikir ve düşün adamı dünyaca ünlü Jean-Jacques Rousseau olmuştur. Okul çağlarından başlayarak Rousseau’yu bilen ve okuyan Mustafa Kemal için önemli olan, bu Fransız düşünürün şahsiyet olarak özgürlükçü, toplumsal siyasal rejim olarak da Cumhuriyetçi olmasıydı. Atatürk’ün Rousseau’nun “Contrat Socidl” adlı eserinin 1913’te yapılmış olan Türkçe çevirisini de çok dikkatli bir şekilde okuyup çeşitli notlar aldığını ve bu kitabı işaretleyerek okuduğunu da bilmekteyiz. Bugün TBMM Başkanlık kürsüsünün arkasındaki “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözlerinin kaynağı da buraya dayanmaktadır demek bu yüzden yanlış olmayacaktır.

Atatürk’ün bir monarşi yanlısı olan Montesquieu’dan da etkilendiğini onun Del’esprit de Lois (Kanunların Ruhu) adlı eserini de okuyup ve incelediği bilinmmektedir. Atatürk, Cumhuriyetin bir erdem ve fazilet rejimi olduğunu bu kişinin eserlerinden edindiği bilgiler ışığında öğrendiğini düşünmekteiyiz. Bunların yanında Atatürk ilim ve akıl ile ilgili görüşlerindeki fikir babası da kuşkusuz ki Voltaire olmuştur. Voltaire; ilmin ilerlemesi sayesinde insan uyanacak ve dinin değil, ilmin sesine kulak verecektir demektedir. Bu sese kulak veren Atatürk de: “Ben manevî miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum Benim manevî mirasım ilim ve akıldır demiştir.”

Yabancı düşünürlerin yanında Atatürk, 
Türk fikir adamlarından da fikirsel manada etkilenmiş ve onlardan da çeşitli ilhamlar almıştır. Özellikle Atatürk’te vatan ve özgürlük kavramlarının oluşmasında Namık Kemal büyük ölçüde etkili olurken toplumsal ve devrimci görüşlerin oluşmasında ise Şehbenderzade Ahmet Hilmi etkili olduğunu söylemek mümkündür. Biyolojik materyalizm, sosyal ve lâik düşünce konularında Abdullah Cevdet, Atatürk’ü etkileyen şahsiyetler arasında yer alırken, eğitim konusunda Ziya Gökalp, lâik devlet düzeni konusunda Ali Suavi, Atatürk’ün fikir dünyasına etki eden şahsiyetler arasındaki yerlerini almışlardır. Bunların yanında Faruk Nafiz Çamlıbel, Yahya Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Emin Yurdakul da Atatürk’ün sevdiği ve etkisi altında kaldığı şairlerdendir. 

| 0 yorum ]

İslâm uygarlığının etkisi altına ilk giren Türkler, Türkistan ve Maveraünnehir'de yerleşen Karahanlılar (840-1212) ile İran, Horasan ve Maveraünnehir'de yerleşen Büyük Selçuklular (1040-1207)dı. Bu nedenle ilk İslâmî eserler, Anadolu dışında, Kaşgâr, Buhara, Semerkant gibi kültür merkezlerinin yer aldığı Karahanlı ve Büyük Selçuklu sahalarında, Hakaniye Türkçesinin ürünü olarak ortaya kondu.
Fars edebiyatını örnek alan, onun ölçü ve biçimlerini kullanan bu edebiyat, eski Türk edebiyatından da belirgin izler taşır. Beyit biriminin yanı sıra dörtlüklerin kul¬lanılması, kullanılan aruz kalıbının da 11'li hece ölçüsüyle uyuşması, bunu apa¬çık gösterir.
XI. yüzyıldan XII. yüzyıla doğru yabancı etkilerin arttığı görülür. Toplumda ta¬bakalaşma ve edebiyatta zevk ayrılığı da bu dönemde görülmeye başlar. Kısacası bu dönemin edebî verimlerinde bir geçiş döneminin özellikleri görülür.

| 0 yorum ]


Sığır:10 milyon civarındaki üretimiyle fazla değişim göstermemektedir. Miktarını koruyan tek hayvancılık koludur. Getirisinin çok oluşu varlığını korumasını sağlamıştır. Özellikle ahır hayvancılığında sığır yetiştirilmesi önemini korumasını sağlamıştır.
Koyun:1990’lara kadar sürekli artış göstermiş ancak sonrasında miktarı sürekli azalmaktadır. Otlakların verimsizleşmesi, insanlara sunduğu gelir azlığı koyun yetiştiriciliğini azaltmaktadır.

Keçi:1950 lerden sonra miktarı sürekli azalış göstermektedir. Özellikle ormanlık sahalarda yetişen keçiler, ormanlara zarar vermesinden dolayı ormanlık alanlarda yetiştirilmesi yasaklanınca sayısında önemli düşüşler olmuştur.

Diğerleri: 1950 lerden sonra miktarı sürekli azalmaktadır. Daha çok gücünden yararlanılan hayvanlardır. Tarımda ve ulaşımda makine kullanımı bu hayvanlara verilen önemi azaltmış ve sayıları gittikçe düşmüştür.

| 0 yorum ]

Besin zincirinin her bir halkasındaki canlıların birey sayılarının karşılaştırılmasıyla enerji piramidi oluşur. Bu nedenle enerji piramidinin ilk katında üreticiler ve son katında yırtıcı canlılar bulunur. Çürükçüller her bir katla ilişki halindedir.

Bu piramitlerin temel amacı eko sistemdeki enerji akışını daha somut olarak görebilmektir. Böylece çeşitli eko sistemleri bir birleriyle karşılaştıracak bir model elde edilmiş olur .(Faklı ekosistemleri birbiri ile karşılaştırmak amacıyla düzenlenirler.)

Kara ekosistemlerinde genellikle piramit 3 veya 4 basamaklıdır. Ancak su ekosistemlerinde piramit 4 ya da 5 basamaklı olabilir.Çünkü denizlerde üreticiler çoğunlukla mikroskobik fitoplanktonlardan oluşur. Fitoplanktonlar ot obur balıklara, ot obur balıklar da daha büyük et obur balıklara yem olur.

Üstteki enerji piramidi her basamağın yılda metre kare başına enerji üretimini ve metabolik enerji kaybını özetlemektedir. Örneğin üreticilerin toplam net enerji üretimi 1000 Kilokalori/metrekare/yıl iken,ot oburların 100 K Cal. /m2/yıl, et oburların 10 K. Cal. /m2/yıl olur. Son besin düzeyindeki hem etçil hem de otçullarda (omnivorlar) ise 1 Kcal/ m2/yıl’dır. Yani 4.basamakta üretim 1 K. Cal. / m2/yıl ‘a düşmektedir ki bu da her basamakta ortalama %90 enerji kaybı olduğunu gösterir.
Her enerji dönüşümünde bu örneğe yaklaşık %90 oranında enerji kaybı olmakta, o besin düzeyine ulaşan enerjinin ancak %10 u bir sonraki beslenme düzeyine aktarılabilmektedir. Aktarılabilen bu enerjiye kullanılabilir enerji denir.Geri kalan enerji artık kullanılamayacak bir enerji şekline dönüşür. Bu enerji düşük sıcaklıktaki ısı enerjisidir:Güneşten alınan ışık enerjisi 1. kattan yukarıya doğru besinler içerisinde aktarılmaktadır.
Enerji piramidinde, aşağıdan yukarıya doğru her kattaki;
–Canlı sayısı azalır,
–Tür sayısı azalır,
–Toplam besin ve enerji miktarı azalır,
–Vücutta biriken artık oranı artar, şeklinde değişmeler görülür.

Enerji piramidin her bir katındaki besin ve enerjinin bir kısmı canlının yaşamında kullanılırken depo edilen miktarı sonraki katlara aktarılır.

Besin Zinciri ve Enerji Piramidinin Bozulması;
Doğal ortamlardaki aşırı değerdeki olumsuz değişme ve gelişmeler ekosistemlerdeki canlı yaşamını ve düzenini bozar. Salgın hastalıklar, aşırı avlanmalar, iklim şartlarının değişmesi, kuraklıklar, don, sel, deprem, fırtına, kimyasal - biyolojik ve nükleer kirlenmeler besin zincirinin işleyişini bozar.

| 0 yorum ]

1. Etkinlik

a. Metnin olay örgüsünü sırasıyla aşağıya yazınız.

Ay-Toldı’nın Kül-Toğdı’nın şöhretini işitmesi

Ay-Toldı’nın Kül-Toğdı’nın hizmetine girmeyi istemesi

Ay-Toldı’nın Kül-Toğdı’nın yanına giderken hazırlık yapması

Ay-Toldı’nın hazırlanıp Kül-Toğdı’nın şehrine gitmesi

Ay-Toldı’nın Hükamdarın şehrine varması

Ay-Toldı’nın bir imarethaneye gitmesi

Ay-Toldı’nın eş dost edinmesi

Ay-Toldı’nın Küsemiş ile dostluk kurması

Kesemiş’in Has Hâcip’e gitmesi ve Ay-Toldı’yı anlatması

Hükümdarın Ay-Toldı’yı huzuruna ve hizmetine kabul etmesi

b. Olay örgüsü çevresinde düşüncelerin nasıl ifade edildiğini açıklayınız.

Olay örgüsü çevresinde düşünceler şahısların karşılıklı konuşması şeklinde ifade edilmiştir.

2. Etkinlik

a. Kutadgu Bilig'de kullanılan Hakaniye Türkçesiyle günümüz Türkiye Türkçesinde kullanılan birçok sözcük aynıdır. Ancak bazı sözcükler ses değişikliğine uğrayarak kullanılmaktadır.

"Bilig, til, bol, anıng, togdı, sözlerse, atı" sözcüklerinde meydana gelen ses değişikliklerini dikkate alarak bu sözcükleri aşağıda günümüz Türkçesiyle verilen sözcüklerin karşısına yazınız.




Söylese
-------------------------------------- sözlerse
Dil
-------------------------------------- til
Bilgi
-------------------------------------- bilig
Doğdu
-------------------------------------- togdı
Ol
-------------------------------------- bol
Adı
-------------------------------------- atı
Onun
-------------------------------------- anıng



b. Araştırmalarınızdan hareketle Hakaniye Lehçesi ve Karahanlı Türkçesinin özelliklerini ve kullanım alanlarını örnek vererek açıklayınız.

3. Etkinlik

a. Kutadgu Bilig'in yazılış amacı ne olabilir? Düşüncelerinizi okuduğunuz metni de dikkate alarak yazınız.

Kitabı yazmasının amacı: okuyana yol göstermesi ve her iki dünyayada da insanı mutlu etmesidir. Yusuf Has Hâcib, kendi devrindeki ideal bir insanda bulunması gereken vasıflar üzerinde durur. Bu insan bütün kötü vasıflardan arınmış ve iyi huylarla bezenmiş bir insandır. Allah’a sıkı sıkı­ya bağlı, takva sahibi bir mü'mindir. Zamanının bütün ilim ve hünerlerini öğrenmiş bir âlim ve hâkimdir. Bütün alfabeleri ve dilleri bildiği gibi şiir, edebiyat, matematik tıb, vb ilimlere vâ­kıf; okçuluk, avcılık, satranç vb. hünerlere sahip­tir. Adaletten ve doğruluktan şaşmaz; ağır başlı ve alçak gönüllüdür. Hırsızlık yapmaz, yalan söy­lemez, içki içmez, dedikodu etmez. Son derece cö­mert ve iyilikseverdir. Etrafındaki insanlara mer­hametli ve insaflı davranır. Âdet ve geleneklere, görgü kurallarına uygun hareket eder.

b. Kutadgu Bilig'de olay, kişi, mekân ve düşünceler birbirinden bağımsız mı yoksa bir düzen içinde mi idealize edilmiştir? Düşüncelerinizi belirtiniz.

Kutadgu Bilig'de olay, kişi, mekân ve düşünceler birbirinden bağımsız olarak verilmemiş bunlar bir plan dâhilinde esere yerleştirilmiştir. Eserdeki kişiler idealize edilmiş tiplerdir. Bu kişilerin temsil ettiği kavramlar İslam dinin en çok üzerinde durduğu kavramlardır. Bu nedenle sanatçı kahramanları idealize tipler haline getirmiştir.

4. Etkinlik

a. Aşağıdaki metni inceleyiniz. İncelediğiniz metnin sanat metni ve öğretici metin olarak kesin
çizgilerle ayrılıp ayrılmadığını gösteriniz.

Aşağıdaki metin sanat metnidir. Ama didaktiklik yönü ağır basmaktadır. Metin insanı düşünmeye sevk etmektedir. Sanat metinlerinin amacı duygulandırmak, hissettirmek, sezdirmek ve düşündürmektir.

Parlak Bahar Mevsimini ve Büyük Buğra Han'ın Medhini Söyler

Şarktan bahar rüzgârı eserek geldi; dünyayı süslemek için, cennet yolunu açtı. Kâfûr gitti, kara toprak misk ile doldu; dünya kendisini süsleyerek bezenmek istiyor. Bahar rüzgârı eziyetli kışı sürüp götürdü; parlak yaz tekrar saadet yayını kurdu. Kurumuş ağaçlar yeşiller giyindi; tabiat mor, al, yeşil ve kızıl renkler ile süslendi.

Büyük Tavgaç Buğra Han dünyaya hâkim oldu; adı kutlu olsun, Tanrı onu her iki cihanda aziz etsin. Tanrı bütün dileklerini verdi; bundan sonra da Tanrı dâimâ sana arka ve destek olsun. Ey dünyanın süsü, ey ululuğun ziyneti, ey saltanatın nuru, ey dönek huylu saadetin bağını elinde tutan. Devran sana memleket ve taht verdi; Tanrı bu taht ile bahtını daim etsin. Hakan tahta oturunca dünya âsâyiş buldu; bundan dolayı dünya ona şâhâne hediyeler gönderdi.
Yusuf Has Hâcip Kutadgu Bilig

b. Metnin edebiyat ve kültür tarihimizdeki yerini tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.

Metin Türk edebiyatında İslamiyet’in etkisinde yazılan ilk eserdir. Bu eserde İslamiyet’in edebî eserlere ilk olarak nasıl yansıdığını görmekteyiz. Daha önce kullanılmayan kelimeleri içinde barındırması, ilk olarak aruz öcüsünün kullanılması, ilk olarak beyit nazım biriminin kullanılması edebiyat tarihimiz açısından Kutadgu Bilig’i önemli bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.

5. Etkinlik

a. Yusuf Has Hâcip'in fikrî ve edebî yönü hakkında çıkarımlarda bulununuz. Çıkarımlarınızı aşağıya maddeler hâlinde yazınız.

Şairin fikrî ve edebî yönü:

1. Yusuf, Balasagun'un asil bir ailesine mensup olup 1019 yılı civarında doğmuştur.

2. Arapçayı ve Farsçayı öğrenmiş, bu dillerin edebiyatlarına, zamanının ilim ve hünerlerine vâ­kıf olmuştur.

3. Balasagun'da değerini gösterme fır­satını bulamayan Yusuf, elli yaşını geçince Kaşgâr'a gelmiş, hükümdara sunduğu ve huzurunda okuduğu Kutadgu Bilig sayesinde "Ulug Has Hâciblik" (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği) makamına getirilmiştir.

4. Bundan sonraki ömrünü devlet hizmetinde geçi­ren Yusuf Has Hâcib uzun bir ömür sürdükten sonra vefat etmiştir. Akıllı; ilim, fazilet ve takva sahibi bir zat olduğu için halk içinde çok itibar ve hürmet görmüştür.

b. Eserle yazar arasında nasıl bir bağ olduğunu anlatınız.
Yazar eserine kendi zihniyetini yansıtır. Biz esere bakarak yazın düşünce dünyasını ortaya çıkarabiliriz. Bu yüzden yazar ile eser arasında sağlam bir bağ vardır. Kutadgu Bilig’in yazarının yaşamı ile eseri arasında da kuvvetli bir bağ vardır. Çok dindar bir insan olan Yusuf Has Hâcip eserine de inandığı dinin özelliklerini aktarmıştır.